MHP'li Yıldız: Yeni bir Anayasa ile AYM’nin Görevlerini Sınırlandıracağız

01
MAR

MHP'li Yıldız: Yeni bir Anayasa ile AYM’nin Görevlerini Sınırlandıracağız

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. Bölümü üzerine konuştu.

MHP'li Yıldız'ın açıklaması şu şekilde;

“Teklifle kanun yolu başvuruları süresinde oluşan karmaşaya son veriliyor, hak arama hürriyetinin daha etkin kullanılması amacıyla CMK’de ve İcra ve İflas Kanunu’nda bazı düzenlemeler yapılıyor. Teklifle “Tasdik veya ret kararlarına karşı borçluların veya alacakların tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde istinaf yoluna, istinaf incelemesi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilir.” diyor. İcra ve İflas Kanunu’na göre, bölge adliye mahkemelerinin hukuk dairelerince verilen nihai kararlara karşı da yine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulunabilecek. Yapılan bu düzenlemeler 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girecek. Herhangi bir yanılgıya meydan vermemek için teklifteki iki haftalık süreyi “on beş gün” olarak değiştirmekte Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına fayda görüyoruz. Böylece, sürelerin hesaplanmasında vatandaş daha az hata yapacaktır. Arkadaşlar, unutmayalım, hak arayanların tamamı hukukçu değildir. Hukukçu olmayanların kolaylıkla anlayabileceği bir düzenleme yapmalıyız. Kanun yolu sürelerinin hafta sonu, cumartesi ve pazar günlerine gelmesi hâlinde vatandaşın tereddütlerini düşünelim.

Teklifin 4’üncü maddesinde Türk Ceza Kanunu’nun 220 ve 314’üncü maddelerinde yapılan değişiklikler dikkate alınarak Türk Ceza Kanunu’nun 220'nci maddesinin (6)’ncı fıkrasında yapılan atıf bakımından uyum düzenlemesi yapılmaktadır. Bu maddeler görüşülürken maddeyle ilgili, ilgisiz birçok şey söylendi. Sözüm ona, insan hakları savunucusu örgütlerinin raporlarından bölümler alındı, görüşleri aktarıldı. Bu örgütlerin hiçbiri Gazze'de on binlerce çocuk ve kadın katledilirken, savaş suçu işlenirken ağzını dahi açmadı, açamadı. Biz bu örgütlerin görüşlerini de kararlarına da raporlarına da biliriz; hiçbirini de ciddiye almayız. Komisyon görüşmeleri sırasında bu ülkeyle gönül bağı kalmamış bazı insanların gerçek dışı iddialarını da dinledik. Bu iddia sahiplerinin gözünde Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı her şey yanlıştı.

Tekrar maddeye dönersek anılan suçun oluşması için suç örgütünün hiyerarşik yapısına dâhil olmakla birlikte, suç örgütü adına suçun işlenmesi gerekir. Suç, terör örgütü adına işlenebileceği gibi, Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesinde tanımlanmış suç örgütü adına da işlenebilir ama örgütün silahlı olması şarttır.

Anayasa Mahkemesi bir kanun maddesini iptal etmek istiyorsa şablon hazır. “Öngörülebilirlik ve kanunilik şartı taşımıyor.” iddiası ve itirazı. “AYM kanunları geniş yorumluyor.” bahanesiyle kendi etki alanını genişletmeye çalışıyor. Kendini zaman zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstünde görmekten de geri durmuyor hatta bazen hızını alamayıp kürsünden yasa yapmaya bile kalkışıyor.

Gündemi meşgul eden bazı davalar üzerinde uygulanan iletişim stratejisiyle mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak Anayasa Mahkemesinin “süper temyiz mahkemesi” olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmak isteniyor. Anayasa Mahkemesinin asla böyle bir rolü yoktur, böyle bir rol üstlenemez. Yapılmak istenen şey tam olarak yargısal aktivizmdir. Yargısal aktivizm, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve demokrasinin düşmanıdır; bunu aklımızdan çıkarmayalım. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerine verilen kararları maddi ve hukuki yönden inceleyen bir merci olmadığını unutuyor. Bireysel başvurunun bir olağan veya olağanüstü kanun yolu olmadığını, inceleme sırasında delil değerlendirmesi yapamayacağını hatırlatmak gerekiyor.

Bunları anlamak için bilgi sahibi olmak lazım ayrıca. AYM bireysel başvuru yolu kapsamında dolaylı ya da örtülü norm denetimi yapamaz, bireysel başvuru yoluyla bir hükmü iptal edemez, edemeyeceği gibi hükümden kaynaklanan ihlal tespitinde de bulunamaz. Bu bir Anayasa hükmünün uygulanmasını da imkânsız hâle getiremez, Anayasa’nın 14’üncü maddesinde olduğu gibi.

Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvuru, mecrasından çıkarılmış, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun hâline gelmiştir. Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un bireysel başvuru hakkını düzenleyen 45, 46, 47, 48, 49 ve 50’nci maddeleri yeniden düzenlenmeli ve temel kriter, kanuna açıkça aykırılık hâlleriyle, takdir yetkisinin keyfî kullanılmasıyla sınırlandırılmalıdır.

Anayasa Mahkemesinin görevlerini burada tek tek saymayacağım. Yeni bir Anayasa’yla bu görevlerini elbette sınırlandıracağız. Kanunların Anayasa’ya uygunluğu, denetimi ve siyasi parti kapatma davaları olmak üzere birçok yetkisi vardır Anayasa Mahkemesinin. Bu manada, çok ayrıntıya girmeden bir gerçeği size hatırlatmak istiyorum: Bölücü terör örgütü kadrolarıyla irtibatlı bir siyasi parti aleyhine açılan kapatma davasında bu siyasi parti yazılı savunmasını yaptı, usul işlemleri tamamlandı, hazine yardımına konulan blokaj uyduruk bir nedenle kaldırıldı, parti nihai olarak 14 Mayıs seçimlerinden sonra kararın verilmesini Anayasa Mahkemesinden yazılı şekilde talep etti; güya bu talep, AYM tarafından reddedildi; bunun üzerine parti, seçimlere başka bir isim altında girme kararı aldı. Aslında her şey hazırdı, sözlü savunmadan bile vazgeçildi ve dosya raportöre gönderilmişti. İddianamenin kabulünden bugüne kadar geçen zaman ortada. Bu aralıkta hazine yardımı örgütün istediği yere ulaştırıldı, üstüne hazine yardımının yenisi de alındı. Bir oyun oynanıyordu, herkes biliyordu zarların hileli olduğunu. Ama Mahkeme Başkanı hiçbir soruyu üstüne almadı; demokrasi, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü nutuklarını atmayı da elden bırakmadı.

Altından kalkamayacağınız sorulara yerinizden cevap vermeye kalkmayın. Sizin irtibatlarınızı da uzantılarınızı da buradaki işlevinizi de biliyoruz. Siz Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, Anayasa Mahkemesine değil, siz KCK sözleşmesine bağlısınız. Ne konuşuyorsunuz buradan?

Şimdi, öncelikle yapacağımız şey…

Öncelikle yeni bir anayasa, yeni bir iç tüzük bu istismarı önlemek için ve yeni bir infaz yasası hazırlayacağız.”

KAYNAK