Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, “Ülkü Ocakları’nın Tarihî İşlevi ve Şerefli Mücadelesi” hakkında yazılı açıklama yaptı.
MHP'li Semih Yalçın'ın açıklamaları şu şekilde:
Son yıllarda Türk milliyetçiliğinin halk ve aydınlar nezdinde revaç görmesi, rağbet bulması konusunda en büyük katkı payı, en üstün rol; şüphesiz Milliyetçi-Ülkücü Hareket’e, dolayısıyla onun kültürel ve sosyal platformdaki gençlik kuruluşu olan Ülkü Ocakları’na aittir.
Ülkü Ocakları, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in insan kaynağı, okulu, eğitim müessesesi konumundadır.
Ülkü Ocağından diplomalı olmak; Hareketimizin mücadelelerle, çile imtihanlarıyla geçen 55 yılında daima bir imtiyaz, bir gurur vesilesi addedilmiştir.
Bir zamanlar bazı çevrelerce uzak durulan, bazen şüpheyle karşılanan, bazen ürkülen Türkçülük; Ülkü Ocakları’nın destansı mücadelesi sayesinde yükselen değer konumuna erişmiştir.
Türk milliyetçiliği ülküsünün kısaca ifadesi olan Türkçülük; kitlelerce öylesine benimsenmiştir ki sol partilerde ve entelektüellerde bile milliyetçilik konusunda taviz vermeyen, milliyetçi olduğunu söylemekten çekinmeyen, Türkçü tutum içine giren kimseler bulunmaktadır.
Ülkü Ocakları; toplumun sancılı dönemlerinde birliği, bütünlüğü sağlamak, dış dünyaya, emperyalizme karşı duruşu sağlamlaştırmak için örgütlü bir varlık refleksi oluşturmuş, zararlı ve zehirli akımlara karşı antikor üretmiştir. Böylece toplumun bağışıklık sistemi güçlenmiştir.
Ülkü Ocakları’nın kurulması o kadar isabetli olmuştur ki bu çatı altında toplanan vatansever Türk gençleri, zararlı ve bölücü akımlara karşı müthiş bir celadet ve kahramanlık göstererek onları âdeta etkisizleştirmeyi başarmıştır.
Müthiş kararlı, etkin ve caydırıcı bir gençlik duvarı oluşturarak özellikle komünizme set çekmiştir.
Ülkü Ocaklarında teşkilatlanan Milliyetçi-Ülkücü Hareket bağlısı kadrolar, komünizmin yayılmasına mani olmakla kalmamış; Türkiye'nin varlığını, bütünlüğünü ve güvenliğini hedef alan bütün tehditlerin savuşturulmasında etkin rol üstlenmiştir.
Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyen emperyalist güçler, Ülkü Ocaklarında ete kemiğe bürünen millet iradesi karşısında mağlup ve başarısız olmuşlardır.
Ülkü Ocakları; kimi zaman Marksizm’in/sosyalizmin, kimi zaman liberalizmin, kimi zaman da Batı hayranlığının moda olduğu bir dönemde vatansever, milliyetçi gençler arasında çığır açmıştır.
Ülkü Ocakları; dün olduğu gibi, bugün de yapıcı, bütünleştirici, eğitici işleviyle hem toplumun, hem gençliğin emniyet supabıdır.
Türk gençliğinden yükselen varlık refleksinin teşekküllü hâlidir.
Yüksek millî ahlakın temsilcisi, tebliğcisidir.
Enternasyonalist ve kozmopolit değil, yerli ve millîdir.
Komünist, solcu örgütler zamanla marjinalleşirken; Ülkü Ocakları devleşmiş, toplumda kök salmıştır.
Ülkü Ocakları, vatansever Türk gençliğinin en emin ve salim çatısı hâline gelmiştir.
Bir iç savaş manzarası arz eden 1980 öncesi yıllardaki kanlı terör olaylarının birbirini takip ettiği, Ülkücü Hareket’in komünist saldırılarda binlerce şehit verdiği dönemde Ülkü Ocakları, ebeveynler tarafından melce olarak görülmüştür.
Kent ve kasabalarda, köylerde, mahallelerde, anne babalar; çocuklarının haylaz olmaması, kötü alışkanlıklar edinmemesi, millet ve vatan sevgisi aşılanması için onları Ülkü Ocakları’na emanet etmişlerdir.
Ülkü Ocakları ebeveynlerin, ailelerin güvencesi olmuştur.
Bu sebeple milletimiz, Ülkü Ocakları’nı sevgi ve şefkatle bağrına basmıştır.
Ülkü Ocakları, bir aksülamel hareketi değildir. Bilakis Türk milletinin varlık refleksinden taşan aksiyoner bir hareket olarak; bir gerekliliğin, bir mecburiyetin, bir ihtiyacın neticesinde vücut bulmuştur.
Ülkü Ocakları, yerel ve bölgesel tehditler karşısında Türk milletinin beka azmi ve bütünlük iradesinin tezahürüdür.
Ülkü Ocakları; solcu yazarlar ve medya tarafından marjinal, aşırı sağcı, ırkçı, paramiliter örgüt gibi tanımlamalarla karalanmaya çalışılsa da bunların tam tersi nitelikleri haizdir.
Ülkü Ocakları, doğrudan millet vicdanını temsil eden, millî bekamızı savunan bir sivil toplum örgütü hüviyetini muhafaza etmiştir.
Ülkü Ocakları’nın milliyetçiliği, kültür unsuruna ve bin yıllık kardeşlik hukukunun korunması ilkesine dayanmaktadır.
Ülkü Ocakları’nın milliyetçilik telakkisi statükocu, tutucu değildir. Bilakis rasyonalist, modernist ve pragmatisttir.
Ülkü Ocakları; gelişmecidir, hürriyetçidir.
Dokuz Işık’ın umdelerinden birinde olduğu gibi, halkçıdır.
Ülkü Ocakları’nda gençlere insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğüne riayet öğretilmektedir.
Kâmil insan olmak, itidalli ve halim olmak öğretilmektedir.
Her türlü aşırılık ve taşkınlıktan kaçınmak, ifrattan tefrite yuvarlanmamak öğretilmektedir.
Sabır ve tevekkül Ülkücülerin faziletidir.
Lakin Ülkücüler; milletimize, ülkemize ve devletimize yönelen tehditlere karşı tavizsiz ve korkusuzdur.
Ülkü Ocakları’nın mensupları, kadife eldiven içinde demir yumruktur.
Geçmişte komünist tedhiş eylemlerine karşı yurt sathında kemikten bir direniş iradesi, bir güvenlik duvarı işlevi gören Ülkü Ocakları; bugün de mevcudiyetimizin sigortası, bütünlüğümüzün bekçisi fonksiyonunu icra etmektedir.
Ülkü Ocakları, daha kurulduğu yıllardan itibaren “İyi ki var!” denen bir teşekkül hâline gelmiştir.
Ancak mensupları bu yolda ağır bedeller ödemiş, binlerce şehit vermiştir.
12 Eylül Askerî Darbesi sonrasında Ülkü Ocakları’nın mensupları teröristlerle aynı kefeye konulsa da, 9 Ülkücü yiğit darağacına gönderilse de, Ülkücüler devletine küsmemiş, düşman olmamıştır.
“Yiğit başından âli eksik olmaz.”, “Ya devlet başa ya kuzgun leşe!”, “Vatanım, ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun!” veciz sloganların ifade ettiği haysiyetli ve şerefli duruş, Ülkücülerin şahsiyetlerinde mündemiçtir.
Ülkü Ocakları’nın mensupları, milletini ve vatanını karşılıksız sevmiştir.
Mensuplarının bütün bu olağanüstü hususiyetleri, Ülkü Ocakları teşkilatını dünyada bir benzeri olmayan gençlik yapılanması olarak öne çıkarmıştır.
Gençlik hareketlerinin; bir milletin siyasi, sosyal ve kültürel hayatında belirleyici, tayin edici rol oynadığı sosyolojik bir hakikattir.
Ülkü Ocakları da Türkiye’de böylesi başat bir rol üstlenmiştir.
Ülkü Ocakları, 1980 öncesi yıllarda ve 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi sonrasında çeşitli gerekçelerle kapatılmış fakat her hâl ve şart altında hayatiyetini sürdürmüştür.
Çeşitli adlar altında yeniden yapılanmış, teşkilatlanmıştır.
Ülkü Ocakları; kahve köşelerinde pineklemeye, aylaklık etmeye aday binlerce gencin yüksek millî ideallere sevk edilmesini, fikir ve bilimle donatılmasını sağlamıştır.
Ocağa intisap eden gençler; ülküsüne sevdalı, ülkesine candan bağlı, milletini her bakımdan yüceltip yükseltmek için yürekleri heyecanla çarpan serdengeçtiler hâline gelmiştir.
Türkiye’nin mevcudiyet ve bütünlüğünü tehdit eden zararlı cereyanlarla mücadele yolunda verdiği günlerce şehit, Ülkü Ocaklarını kutlu bir yuvaya döndürmüştür.
Gerek mücadelesinin, gerek şehitlerinin arkasında; milyonların gözyaşları, duaları, niyazları, temennileri vardır.
Mehmet Akif’ten ilham aldığımız tabirle, Ülkü Ocakları’nın verdiği şanlı mücadeleyi tarihe sığdırmak mümkün değildir.
Ülkü Ocakları bünyesinde, bugün de her türlü tehdide karşı hazır ve nazır bir gençlik kitlesi hizmet vermektedir.
Ülkü Ocakları; bugün 21. yüzyılı idrak eden, Türkiye'de olup bitenleri, bölgede ve dünyada yaşanan hadiseleri iyi okuyup analiz eden uyanık, müteyakkız, şuurlu gençlerden oluşmaktadır.
Ocaklı gençler; sadece vatan millet edebiyatıyla iştigal etmemekte, yaşadığımız uzay çağında atılan teknolojik ve bilimsel adımları yakından takip etmektedir.
Kendilerini Türkiye’nin 21. yüzyılda lider ülke olması idealine adamış olan Ülkü Ocaklılar arasında; bilimsel çalışmalarda başarı kazanmış, eğitim gördükleri ya da çalıştıkları alanlarda temayüz etmiş sayısız genç vardır.
Ülkü Ocakları’nın faaliyetleri kapsamında, sadece gençler için değil, bütün ülke için faydalı çok sayıda sosyal kültürel ve bilimsel çalışmaya, projeye yer verilmektedir.
Ülkü Ocakları’nın vatan sathındaki teşkilatları, son yıllarda, doğrudan organik bağları olmasa da, gençlik kolları bulunmayan MHP’nin gençliğe yönelik hedeflerinin hayata geçirilmesinde “gönüllüler kervanı” işlevi üstlenmiştir.
MHP lideri Devlet Bahçeli; 1997’de Ülkücü irade marifetiyle Genel Başkanlığa seçildikten sonra, Ülkü Ocakları’nın, kültürel ve sosyal hayatımızda önemli işlevler üstlenmek üzere yeniden organize edilmesini sağlamıştır.
Buna rağmen Ülkü Ocakları; “Meyvalı ağaç taşlanır.” misali, geçmişte olduğu gibi bugün de icra ettiği işlevden, gösterdiği başarılardan, Ülkücü gençlerin bahadırlık, celadet ve cevvaliyetinden rahatsız olan çevrelerin haksız itham ve saldırılarına maruz kalmaktadır.
Kimi zaman cinayetler bahane edilerek, kimi zaman mafya türü yöntemlere başvuran bazı çevrelerin eylemleri gerekçe gösterilerek, kimi zaman da siyasi hadiseler bahane edilerek Ülkü Ocakları hedefe konmaktadır.
Alınları pak gençlerin vazife ifa ettiği Ülkü Ocakları; lekelenmeye, güzide teşkilatlarının üzerine kir bulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Ülkü Ocakları’na saldıranlar, geride kalan 55 yıl zarfında verilen şehitleri, Ülkü Ocakları’nın uğradığı hain saldırıları, Ülkücü gençlerin uğradığı haksızlık ve mağduriyetleri ise dile getirmekten ısrarla kaçınmaktadır.
O şehitlerin anneleri anne, babaları baba değil midir?
Darağaçlarına yollanan körpe Ülkücü vücutlar, fidan değil de nedir?
Ülkücülerin mahpus damlarına yiten, tükenen hayallerinin hesabını kim verecektir?
Zindanlarda sağlıklarını ve geleceklerin kaybeden masumların hakkı neden savunulmazken, neden askerimize, polisimize kurşun sıkan banka soyan, bebekleri bile öldüren teröristlere methiyeler dizilmektedir?
Komünist militanların eylemlerini göklere çıkaran Türk solu, Ülkücülerin destansı mücadelesini ne zaman itiraf edecek, onların hakkını ne zaman teslim edecektir?
Konu komünistlere gelince hamur gibi yumuşayan; onları idealist yurtsever(!) devrimciler, Ülkücüleri de “ırkçı faşistler” olarak göstermeye çabalayan Ülkücü düşmanı Marksist/solcu çevreler; bu gerçek dışı çarpıklığı papağan gibi tekrarlamaktan ne zaman vazgeçecektir?
Hollywood sinemasında Türkiye’nin ve Türklerin aşağılandığı, emperyalist zihniyet ürünü alçak senaryoların benzeri, sözde yurtsever/solcu entelektüel ve sanatçılar tarafından, ülkemizde nereye kadar Ülkü Ocaklı gençler üzerinde oynanmaya devam edilecektir?
Eğer söz konusu ülkenin bağımsızlık ve hürriyetiyse, emperyalizme ve haksızlıklara karşı mücadeleyse, neden bu konuda en büyük kavgayı veren Ülkü Ocakları görmezden gelinmektedir?
Ülkü Ocakları’na çifte standart uygulamaktan ne zaman vazgeçilecektir?
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde kültürel, sosyal ve bilimsel projelere odaklanan Ülkü Ocaklı gençler; bir yandan vatanına milletine varlığını adayan, idealist ve çalışkan genç nesillerin yetişmesi için gayret sarf ederken, diğer yandan da yüksek bilim ve teknolojiyle ilgili çalışmalara ağırlık vermektedir.
Ülkü Ocakları Türk toplumunun gözbebeğidir.
Ülkü Ocakları; Türk milletinin binlerce yıl öncesinden süzülüp gelen büyük birikiminin, eşi benzeri bulunmayan teşkilatçılığının göstergesidir.
Ülkü Ocakları, Türklük için çarpan kalplere dikilmiş bir bengü taştır.
Milletimizin, “Üç Türk bir araya gelirse devlet kurar.” sözüyle ifade edilen organize olmadaki maharet ve kabiliyeti, bugün Ülkü Ocakları Eğitim ve kültür Vakfı adıyla faaliyetlerini devam ettiren bu gençlik teşkilatımızın hayatiyetini, ölümsüzlüğünü açıklamaya kâfidir.
Ülkü Ocakları, öylesine güçlü ve köklü bir harekettir ki -değil onu ortadan kaldırmak-, ona zarar vermeye hiçbir beşerin, hiçbir aktörün, hiçbir beşerî kurum ve kuruluşun gücü yetmeyecektir.
Güneş balçıkla sıvanamayacak, Ülkü Ocakları’nın parlak ufukları karartılamayacaktır.
Hiçbir maksatlı saldırı, hiçbir temelsiz itham ve isnat, Ülkü Ocakları’nın ismetine zarar veremeyecektir.
Ülkü Ocakları; bütün suçlama, isnat ve ithamlardan müstağni vaziyette, tarihin kendisine yüklediği görevi yerine getirmeye devam edecektir.
Ülkü Ocakları; dünya durdukça var olacak, Türk’ün istiklal ve hürriyetinin, bölünmez bütünlüğümüzün yılmaz bekçiliği vazifesini iftiharla ve sarsılmaz bir imanla sürdürecektir.
Ülkü Ocakları’nın haysiyetli ve şerefli mücadelesi, kıyamete kadar devam edecektir.